Türkiye’de, adına cemaat dedikleri Müslümanlıkla zerre
kadar alakası olmayan Amerikan destekli bir çetenin varlığını neredeyse
bilmeyen kalmadı. Bu çete devletin tüm kurumlarına, birimlerine kene gibi
yapışmayı başarmış ve cumhuriyetin kalelerini bir bir ele geçirmiş durumda...
Kurtuluş Savaşı’nı kaybedenler bu defa topla-tüfekle
değil, uyduruk belgelerle, iftiralarla, karalama, küçük düşürme gibi en
aşağılık oyunlarla bir türlü ele geçiremedikleri TSK’yı dize getirmeyi
başardılar. Bu iğrenç tezgâhın adına ERGENEKON dediler.
TSK bu sanal ve medya savaşına karşı hazırlıksız
yakalandı. Cemaatin Ordu düşmanı gazeteleri ve TV'leri, halkı bilgi kirliliği içinde adeta
boğdu. Halka ‘’Acaba TSK DARBE yapacak
mıydı?’’ şüphesini şırıngaladılar...
Tutuklanan general ve amirallerin yerine nasıl olsa
yenisi gelir, TSK bu badireyi atlatır diye düşünen avanaklar oldu. Oysa bir general-amiralin
yetişmesinin uzun yıllar aldığını hep göz ardı ettiler.
Yargılama süreci yavaş işlerken, yıkım süreci çok hızlı ilerledi. Bu süreçte en çok
darbeyi alan Deniz Kuvvetlerimiz oldu. Donanma’da kilit görevlerde bulunan Amirallerin
birçoğu esir düştüğü için tatbikatlar iptal edildi. Görevde kalan
Amirallerin çoğuna yurtdışı çıkış yasağı konulduğundan artık tatbikat bile
yapamaz duruma düşürüldü cumhuriyet Donanması.
Esir edilen subaylar komutanları tarafından yalnız
bırakıldı. Bu ilgisizlik ve bana göre ‘’astlara ihanet’’ şunu gösterdi; Ordu içinde de hainler bolca mevcutmuş.
Mahkemeler devam ederken, müebbet ile yargılanan
sanıklara ve avukatlarına çoğu zaman savunma hakkı tanınmadı. Gerici cemaatin
Orta Çağ hukuku egemen oldu.
Bu kirli komplolar; konuşma hakkı sınırlanan ve haksız
yere özgürlüklerinden kopartılan değerli subaylarımızın çeşitli kitaplar
yazmasıyla devam ediyor. Ben buna; sivil
darbe günleri kitapları adını veriyorum.
Sahteliği defalarca kanıtlanmış CD’lerle bir Ordu’nun
en seçkin komutan ve subayları tasfiye edildi. Türkiye ABD kaynaklı bir ‘’SİVİL
DARBE’’ ile tanışmış oldu. Bu darbe
zamanlarında tam dört defa benim de evim polis tarafından basıldı,
bilgisayarlarıma hukuksuz yere el koyuldu. Aile fertlerimin telefon numaraları
internete servis edildi. Cemology Onuncu
Köy isimli bloğumda yazdıklarım cemaatin canını çok sıkmış olmalıydı. Seslerini
azıcık çıkartanlar bile baskı altına alındı. Bana, ‘’neden yazıyorsun, sana mı
kaldı bütün bunlar’’ diyenler oldu.
Emperyalizm aç bir canavar gibi ulusalcıların üzerine
çöktü. En kötüsü ise; bunu yaparken içimizdeki hainleri kullandı.
Sivil
darbe günleri kitapları…
Amiral
Cem Gürdeniz; Hedefteki Donanma: Türk Deniz Kuvvetleri’nin
neden hedef alındığını akademik bir dil kullanarak anlattığı eserinde,
Donanmanın tarihini ve gelişim sürecini anlatıyor. Bu bir ders kitabı…
Amiral
Semih Çetin; Bir İhanetin Öyküsü: Balyoz davasından
yargılanan amiral, tutuklanma anından başlayarak Cezaevi’nde yaşadıklarını ve
komutanlarının ilgisizliğini anlatıyor. Okurken beni en çok üzen ve
sinirlendiren kitap bu oldu.
Albay
İkrami Özturan; Elveda: Türk Ordusu'na elveda
değişin öyküsü. Komutanlarla cezaevinde yaptığı karşılıklı röportajları içeriyor
kitap. Silivri'de çanlar tam beş defa çalınıyor.
Ayrıca Doğan Yurdakul’un muhteşem savunması ile açılan ve 2008’den beri yaptığı haberlerin detaylarını bulacağınız; ‘’Daha Bilmediğiniz Neler Var’’ isimli kitabını mutlaka okumanızı öneriyorum.
Bu yazıyı Yunanistan Elefsina Limanı’ndayken
hazırladım. Doğal olarak ben yurtdışındayken piyasaya çıkan kitaplar oldu.
Bunlardan Deniz Kurmay Albay, SAT
komandosu Ali Türkşen’in kitabı; “Kardak’ta
Kahraman, Hasdal’da Esir.” isimli yeni kitabını çok merak ediyorum. Türkiye’ye döndüğümde ilk iş
olarak kitabı edinip okuyacağım.
Vedat Yenerer’lerden, Bekir Öztürk’lere, Mustafa
Balbay’lara kadar esir edilmiş ve halen esirde olan birçok aydının kitabını
okudum. Sivil darbe günleri kitapları koleksiyonum çığ gibi büyürken Türkiye
gericiliğin ve hainlerin ellerinde karanlıklara gömülüyor.
Cem Akkılıç